ANA SAYFA
     ZlYARETCl
     lLETlSlM
     ŞEHİDLERİMİZ
     => Komutan Bilal
     => A.KUTLUAY
     => Gürcü Abdullah
     => Ufuk Şamil
     => Mücahid Şener
     => Yunus Emre
     => Osman Karakuş
     => Hasan Umaç
     => Güven Zengin
     => Furkan Nergis
     => Şehid Cemil
     => Diğer şehidlerimiz
     => VİDEOLAR
     SAMlL BASAYEV
     CECEN TARlHl
     SEYH SAMlL
     DUDAYEV
     RADUYEV
     ZELİMHAN
     MASHADOV
     ABDULHALlM
     RUS ZULMU
     SAVASlN 7. YlLl
     MAKALE
     ViDEOLAR
     DİRENİŞ
     İNFİTADA
     CEPHEDEN
     ACIKLAMA
     MÜLTECİLER
     KADİROVSKİ
     ÖMER MUHTAR
     TOPLU MEZAR
     BOYKOT
     KUDÜS YOLU
     VAHDET
     ANKETLER
     DUALARLA
     SREBRENICA
     YAZARLAR



SAMIL BASAYEV - Komutan Bilal


Şehid Bilal

20 Ekim 2006
Bilal... O?nu kardeşleri böyle adlandırmıştı. O da ismini aldığı o mazlum sahabe gibi esaretten hürriyete, kölelikten ebedi mutluluklar diyarına yol almayı başardı.

Doğup büyüdüğü coğrafyanın zayıf bırakılmış, mazlum insanlarının yanından ayrılarak İstanbul'a göç etti. İstanbul'da girdiği üniversite imtihanında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı. Ama hiç bir zaman bu okulda okumayı içine sindiremedi. O kendine Rabbi?nin rızasını gaye edinmişti. Onun işi salih ameller peşinde koşmaktı. Bilal tüm yaşamını cennet için azık peşinde koşmaya adamıştı.

İlk önce 1995 yılında 21 yaşındayken, Müslümanların batı cephesi olan Bosnalı kardeşlerinin yardımına koştu. Orada 5 ay kadar kaldı. 1995 yılının sonunda savaşın barış antlaşmasıyla son buluşundan sonra Türkiye'ye geri döndü. Kısa bir süre sonra Hinduların esareti altındaki Keşmirli kardeşlerinin yanına gitti. Orada da bir müddet Allah yolunda çalıştı. Bir çatışma sırasında cihada beraber gittikleri Osman Öztürk isimli kardeşi şehid oldu, kendisi de yaralandı ve Türkiye'ye tekrar geri döndü. Fakat Kafkasya'da Şeyh Şamil'in torunlarından bir avuç yiğidin, dünyanın en güçlü ordularına karşı verdikleri destansı mücadeleye icabet etmek için tekrar yollara düştü.

Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "İnsanların en hayırlısı atının dizginine sıkıca tutunup nerede bir feryad, bir tehlike sesi duysa atını oraya süren kişidir."

Çeçen kardeşlerinin yanına daha önce gittiği yerlerden farklı olarak epey tecrübe kazanarak gelmişti. Yüzyılımızın Halid bin Velid'i, Seyfülislam (İslam?ın Kılıcı) Emir Hattab'ın grubunda, bölgelerden birinin komutanı olmuştu. Birinci Çeçen cihadı 1996 yılında bitti. Ama o bu bereketli cihad topraklarını terketmek istemedi.

1999'un başında birinci Çeçen Cihadında tanışmış olduğu bir şehid arkadaşının kız kardeşi ile evlendi. Bir sene sonra ismini Musab koyduğu bir oğlu oldu. Musab için; "O benim reyhanım" derdi. Ona karşı çok düşkündü. Eşine bıraktığı son vasiyetinde; "Sizleri çok seviyorum.Siz benim dünya ahiret sevdiklerimdensiniz. Ama ben cihadı, Allah yolundaki mücadeleyi, Rabbimin Firdevs Cennetlerini daha çok seviyorum. Şimdi ben sizleri Allah için terk ediyorum. Ama şunu bilin ki, Firdevs Cennetinde sizi bekleyeceğim." demişti.

6 Ağustos 1999'da başlayan ikinci Çeçen Cihadında da Bilal, bir mücahid bir komutan olarak görülmemiş kahramanlıklara imza attı. Allah onun eliyle birçok düşmanına azap etti ve cehennemlere sürdü. Bu savaşlar sırasında defalarca yaralandı. 1. Dağıstan operasyonları sırasında, karnına isabet eden bir kurşunla midesinden ağır yaralandı. Bundan 4 ay sonra sağ yanağına isabet eden bir mermiyle de çene kemiği ve dişleri dağıldı.En son ise, bir mayına basarak sol ayağını kendinden önce cennete gönderdi.

Allah Resulü buyuruyor ki; "Allah kıyamet günü şehidi vurulduğu ilk günkü yarasıyla, rengi kan rengi, kokusu misk kokusu olduğu halde diriltecektir."

Bu ağır yaradan sonra Bilal, tedavisi için tekrar Türkiye'ye döndü. 3?4 ay Türkiye'de kaldı ve bu süre içinde kopan sol ayağı yerine protez takıldı. Oğlunu, gönlünün reyhanını, Musab'ını kokladı, öptü. Ona doyamadan cennet kokan o şehitler diyarına tekrar geri döndü. Bu dönüşünde yanında yeni tanıştığı, ahlakından ve imanından etkilendiği Konyalı Mücahid Şener'i de götürdü.O öyle bir gençti ki yaşı henüz 19'du ama o kendisini Allah yolunda cihada adamıştı. Yüzü ayın ondördü gibi nurluydu, ama O gençliğini Rabbine adanmış izzetli bir yaşam için harcamıştı.

Bilal'in ve Mücahid'in şehadetlerine tanık olan bir arkadaşları anlatıyor:

?Gün kadir gecesinin sabahı (2003'ün Ramazan ayının), saat 8:30 sıralarıydı. Sığınak içinde kimimiz Kur'an okuyor, ibadetle meşgul oluyor. Kimimiz de günlük işleriyle uğraşıyordu. Emirimiz Bilal ayağını çıkarmış, istirahat ediyordu. Aniden kapıdaki nöbetçi içeri girip, Rusların etrafımızı sardığını ve saldırıya geçmek üzere olduklarını söyledi. Başta emirimiz Bilal olmak üzere hemen hazırlandık. Emirimiz en önde yavaş yavaş dışarıya çıkmaya başladık. Fakat Ruslar saldırıya başlamışlardı. Bilal sığınaktan çıkar çıkmaz, vurularak şehid düştü... O ve diğer kardeşler kadir gecesi sabahı şehid düştüler.?



Ensar Çalışkan
(Şehidimiz Bilal'in aziz hatırasına)

Her karış toprağı şehid kokan Grozni dağları hüzün kaplıydı o gün
Sabah namazından sonra kuşlar ötmüyordu sık ormanlarda bulunan ağaçlarda
Gökyüzü daha bir kararmıştı
Sanki melekler bir merasime hazırlanıyordu şafakla birlikte
Çakallar dolaşıyordu sinsice dere kenarlarında
Ve 13 yiğit dua ediyordu rabbine seher vaktinde
Allahumme-ruzukni şehade.
Ve bir kurşun sesi geldi sessizliği delice yararak
Yürekleri dağladı ta uzaklardan...
Bütün orman irkildi silah sesleriyle
Bütün arş sallandı tekbir ve tevhid ile
Vuslata açıldı Çeçenya' da kapılar

Önce Bilal düştü toprağa alnında sıcak kanlarla
Dilinde hiç düşürmediği zikri ile ...
Yüzünde nurlu bir tebessüm
Çeçenya dağlarında REYHAN kokusu vardı o düştüğünde
Sonra sırasıyla on üç yiğit
Birer birer geçtiler ölümsüzlük kapısından








Bugün 10 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!


Boykot Et! 


En Güzel Dini Siteler " border="0"> Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol