ANA SAYFA
     ZlYARETCl
     lLETlSlM
     ŞEHİDLERİMİZ
     SAMlL BASAYEV
     CECEN TARlHl
     SEYH SAMlL
     DUDAYEV
     RADUYEV
     ZELİMHAN
     MASHADOV
     ABDULHALlM
     RUS ZULMU
     SAVASlN 7. YlLl
     MAKALE
     ViDEOLAR
     DİRENİŞ
     İNFİTADA
     CEPHEDEN
     ACIKLAMA
     MÜLTECİLER
     KADİROVSKİ
     ÖMER MUHTAR
     TOPLU MEZAR
     BOYKOT
     KUDÜS YOLU
     VAHDET
     ANKETLER
     DUALARLA
     SREBRENICA
     YAZARLAR



SAMIL BASAYEV - RUS ZULMU


Çeçenistan’da hak ihlalleri

 

 

Soğuk Savaş sonrası tüm dünyada meydana gelen kargaşa ve savaş ortamının en uzun sürelisi kuşkusuz Çeçenistan’da yaşandı ve hala yaşanmakta. İlki Aralık 1994’te başlayıp Ağustos 1996’da biten, ikincisi 1999 Ekim’inde başlayan ve hala devam eden savaşlardan etkilenmeyen tek bir Çeçen yoktur.

Çeçen halkı için katliamlar, işkenceler, soruşturmalar ve sürgünler hiç de yabancı sayılmaz. Altmışlı yaşlarda olup üçüncü sürgününü yaşayan binlerce Çeçen bulunmaktadır. 1864 Büyük Kafkasya Sürgünü’nde zorla yerlerinden edilen 1,5 milyondan fazla Kafkasyalı içerisinde ve 1944 yılında Almanlarla iş birliği yaptıkları gerekçesiyle Stalin tarafından Orta Asya ve Sibirya’ya gönderilenler arasında yüz binlerce Çeçen bulunmaktaydı. Bu insanların önemli bir kısmı zor yolculuk koşullarında ve zorunlu yerleşimin ilk yıllarında hayatlarını kaybetmişlerdir.

Bu bağlamda Çeçenler adeta geçmişin tekrarını yaşamaktadırlar. Çeçenistan’da yıllardır değişmeyen bir hikaye yaşanmakta, yetişkinler yeni nesillere savaştan ve getirdiği sıkıntılardan, mültecilik dönemlerinden bahsetmektedirler. 1994–96 savaşı boyunca ve hala devam etmekte olan savaşta göç eden insanların sayısı her iki savaşta 500’er bini bulmuştur. Bu insanlar saatte dört binden fazla patlamanın yaşandığı Caharkale gibi Çeçen kentlerinden, daha emin olarak gördükleri komşu ülke ve bölgelere göç edebildikleri için kendilerini şanslı saymaktadırlar.

Çeçenistan’da kalmak, hayati tehlike de dahil her türlü sorunla karşılaşmayı peşinen kabullenmek demektir. Her iki savaşta kimyasal olanlar da dahil olmak üzere kullanılan silahlar, yapılan bombardımanlar 300 binden fazla Çeçenin hayatına mal olmuştur. Bu rakam bir milyondan fazla olmayan Çeçen nüfusun neredeyse üçte birlik bir kısmını oluşturmaktadır.

Özellikle son 12 yıl içerisinde, Çeçenistan’da yaşayan birçok kişi için “hayatta kalmak” her gün yenileri eklenen acı haberlerle birlikte ölüp ölüp dirilmek anlamına geliyor. Bu baskı çemberinde insanlar yoğun bombardıman neticesinde hayatını kaybetme ya da yaralanıp sakat kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kaçırılma, yağmalama, tecavüz vakaları, toplama kampları gerçeği ile yaygın işkence olayları ve ‘temizleme operasyonları’ adı altında gece yarısı baskınlarının getirdiği derin psikolojik izler, insanları yaşamla ölüm arasında bir tercih yapmaya zorlamaktadır. Hatta insanlar kaybolan ya da katledilen yakınlarının nerede olduğunu sorma ya da cesetlerine ulaşma imkanından da çoğu zaman mahrum kalmaktadırlar. Şansı yaver gidip de yakınlarının cesetlerine ulaşabilen aileler ise bu cesetlere ulaşmak ve dini vecibelerini yerine getirerek defnetmek için bile Rus askeri birimlerine astronomik fiyatlar ödemek zorunda kalmaktadırlar. Rusya’nın taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi’ni ihlal ederek her iki savaşta da hastaneleri, doğumevlerini, pazarları ve yerleşim yerlerini ve mülteci konvoylarını hedef alması insanların endişelerini haklı çıkarmaktadır.
Yedinci yılına giren ikinci savaş boyunca mültecilerin sayılarına dair veriler sürekli olarak değişmiştir. Kayıtların düzenli tutulamaması ve kayıt dışı mülteciliğin yaygınlığı sebebiyle net rakamlara ulaşmak, çoğu zaman mümkün olmamıştır. Verilere göre mültecilerin sayısı savaş boyunca 400 bin ila 800 bin arasında değişmiştir. Ayrıca Çeçenistan içerisinde yerinden edilen 240 bin insandan bahsedilmektedir.

Çeçenistan’da seyahat özgürlüğü bulunmayan insanlar bodrum katlarında ve yıkıntılar arasında yaşamaya çalışmaktadır. Su almak için çocuklarıyla sokağa çıkmak zorunda kalan insanlara bile Rus keskin nişancılar tarafından ateş açılmaktadır. Çeçenistan içerisinde evleri yıkılan ya da tehlike içerisinde bulunan insanlar sıklıkla yer değiştirmek zorunda kalmışlardır. Grozni, Vedeno, Şali, Gudermes, Argun, Urus Martan ve daha birçok Çeçen şehri defalarca asker-sivil ayrımı yapılmaksızın bombardımana tabi tutulduğundan, insanlar akrabalarının ya da tanıdıklarının bulunduğu daha güvenli şehir ve kasabalara göç etmişlerdir.
Elbette göçler kolay olmamaktadır. Zira Rusların mülteci konvoylarını ve gruplar halinde yol alan mültecileri hava ve karadan bombardımana tutmaları, onlara geçiş noktalarındaki karakollarda taciz ve saldırılarda bulunmaları sıkça karşılaşılan olaylar arasındadır. Bir istatistiğe göre Çeçenistan’da bulunan mültecilerin %90’ının en az bir ya da birden fazla akrabası hayatını kaybetmiş durumdadır.

Çeçenistan kuşatılmış ve baskı altında tutulan bir coğrafya olma özelliğini uzun yıllardır sürdürmektedir. Komşu ülke ve bölgelerin önemli bir kısmı Rusya Federasyonu’na bağlı iken Gürcistan’la sınırın bulunduğu kısım da ikinci savaşın başlamasının hemen ardından “Pankisi olayları” bahane edilerek çok yoğun bir güvenlik duvarıyla çevrelenmiştir. Hatta bu coğrafyaya ABD, Rusya ve Gürcistan güvenlik güçleri defalarca operasyon düzenlemiş ve güya terörist avına çıkılmıştır. Bu şekilde abluka altına alınmış bir coğrafya içerisinde, Rusya’nın bizzat 200 bine varan asker ve diğer personelinin ve Rus yanlısı Çeçen güçlerin insafında devam eden bir hayat yaşanmaktadır Çeçenistan’da.

Çocuklar için okul ya da eğitimden bahsetmenin neredeyse imkanı yoktur. Zira Rus bombardımanında öncelikli hedefler arasında okullar da bulunmaktadır. Kullanılacak derecede iyi olan okulların önemli bir kısmı da Rus askerlerince kışlaya ya da toplama kamplarına dönüştürülmüştür. Çok az bir kısım okullarda devam eden eğitimin kalitesi ise savaş ortamında eğitim gören öğrenci ve öğretmenlerin psikolojileri dikkate alınacak olursa kolayca tahmin edilebilecektir. Çeçenistan’da böyle bir ortamda eğitim vermeye çalışan bir öğretmen durumu şu şekilde aktarmaktadır: “Çeçenistan’da savaş ile yakın ya da uzak teması olmayan çocuk yok denebilir. Bazıları bombardıman sırasında yaralanmış, bazıları da ebeveynlerini, yakın akrabalarını kaybetmişler. Öğretmenler öğrencilerin asık yüzlerine bakarak ders anlatmak zorundalar. Oysa savaştan önce okullarımızda normal bir hayat, iyi bir eğitim ve en önemlisi mutlu çocuklar vardı.”

Çeçenistan’da çok fazla gündeme getirilmeyen konulardan biri de ülkedeki nükleer atık depolarıdır. Tüm ülkede kaç tane atık deposu olduğu tam olarak bilinmemekle beraber 20’den fazla olduğu tahmin eidilmektedir. Çeçenistan’da gömülü bulunan binlerce tonluk bu tehlikeli atıklar belki Rus işgalinden daha büyük bir felaket potansiyeli taşımaktadır. Uzmanlara göre yarım milyon tonu bulabilecek bu atıkların bir şekilde ortaya çıkmaları tüm Kafkasya’yı etkileyebilecek ve cehenneme çevirebilecek miktardadır.
Çeçenistan’daki hak ihlalleri maalesef Rusya’nın büyük ölçüdeki karartmalarına, uluslararası arenada devletlerin Rusya ile olan ilişkilerine ve reelpolitiğe kurban edilmekte, gerektiği gibi ele alın(a)mamaktadır. İlk savaş çıktığında dönemin ABD Başkanı olan Bill Clinton’un beyanatı bugün de Batı dünyasının arkasında olduğu düşünceleri yansıtmaktadır. Clinton: “Bu bir iç meseledir. Düzenin en az kan ve şiddetle tekrar sağlanacağını umuyoruz.” demişti. Uluslararası toplumun Çeçenistan’da yaşananlara karşı ilgisizliğe varan bu mesafeli tutumu ABD, AB ve Rusya arasındaki güç dengeleri, stratejik, siyasi ve ekonomik ilişkilerle birbirine bağlıdır. Bu anlamda Doğu Timor’daki Hıristiyan yönetime kucak açan ve bu coğrafyanın her şeye rağmen bağımsız bir devlet yapılması için efor sarf eden uluslararası toplum, hemen hemen nüfusunun %90’dan fazlasını Çeçenlerin oluşturduğu ve bağımsızlık için hemen her türlü kriteri bünyesinde barındıran Çeçenistan’ın sesine kulak vermemektedir.

Batı dünyasının bildik tavırlarını anlamak daha kolayken İslam dünyasının vurdumduymazlığı bu coğrafya insanını adeta kahretmektedir. Rusya’nın Kafkasya’yı kaybetmeme adına bilerek çıkardığı savaşta Çeçenistan, İslam dünyası tarafından da uluslararası arenada yalnız bırakılmıştır. İslam dünyası savaşı bitirme adına hemen hiçbir irade ortaya koymadığı gibi aynı zamanda Rusya’yı Çeçenistan’da devam eden kirli savaşa rağmen İslam Konferansı Örgütü’nün gözlemci üyesi olarak kabul edebilmiştir. İslam dünyası Kafkasya’da yapmış olduğu bu büyük hatayı derhal tamir etmeli, Rusya ile olan münasebetlerinde Çeçenistan’da yaşanan hak ihlallerini ve hepsinden önemlisi Çeçen halkının determinasyon hakkının Rusya tarafından da kabullenilmesi gerektiğini ısrarla belirtmelidir.

Çeçenistan’daki haksız ve orantısız güç kullanımı, işkenceler, toplama kampı vahşetleri, gece yarısı baskınları, bombardıman ve katliamlar bugün de devam etmektedir. Sayıları yarım milyona varan mülteciler bugün de her türlü mahrumiyetle yaşam savaşı vermektedir. Çeçenlerin uluslararası terörizmle ilişkilendirilme gayretleri adına, 11 Eylül sonrası Rusya tarafından propaganda malzemesi olarak kullanılsa da asıl terör eylemlerini yapanın, kullanılması yasak silahlarla Çeçenistan’ı cehenneme çevirenin hatta sınır ötesi operasyonlarla Çeçen liderleri katletmeye varan aymazlığa başvuran tarafın Rusya olduğu tüm dünya kamuoyu tarafından bilinmekte ve kabul edilmektedir.

Gerçekten haklıya hakkının verileceği ve Çeçenlerin hür ve özgür bir şekilde insanca yaşamlarını devam ettirecekleri günlerin yakın olmasını temenni ediyoruz.

 
Bugün 19 ziyaretçi (21 klik) kişi burdaydı!


Boykot Et! 


En Güzel Dini Siteler " border="0"> Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol